Ben de iki yıl arayla olmak üzere P&G’de farklı pozisyonlar için iki mülakata davet edildim. Özellikle ikincisinde profesyonellikle uzaktan yakından alakası olmayan haller tavırlar gördüm. Yazı ilerlerken sizi de İçerenköy’de oto sanayinin ortasına yapılmış o tuhaf Kosifler İş Merkezi’nin bilmem kaçıncı katına götüreceğim.
Öncelikle sancılı başvuru sürecinden başlayayım. P&G, kariyer.net‘e ilan vermekle birlikte başvuru yapmak istemeniz halinde sizi kendi resmi sitesine yönlendirir. Bu yaklaşımı şirket açısından mantıklı buluyorum. Şöyle ki; kabul edelim birçoğumuz kariyer.net’te görüp beğendiğimiz ‘olmaz da hadi ararlarsa’ dediğimiz birçok ilana başvuruyoruz. Şirketlerin İK departmanı için bu bir sürü işe yaramaz CV demek. P&G de kendi sitesinde önce tamamen İngilizce bir sürü soruya cevap vermenizi, sonra da psikometrik test gibi olduğunu hatırladığım bazı çoktan seçmeli sorulara cevap vermenizi istiyor. Yanılmıyorsam başvuru rahat 1 saatten fazla sürüyordu! Pardon başvuru değil, profil oluşturma süreci. İngilizcem oldukça iyi olduğu için (IELTS skorum 8.0. İleriki bir yazıda İngilizce belasını nasıl halledersiniz onu da kendi tecrübelerime göre yazmaya çalışacağım) ben de yabancı bir şirkette çalışmak istiyordum. P&G: yabancı, İngilizcesi sağlam adam lazım, iyi maaş veriyormuş, iletişim ve liderlik yeteneğine sahip kişiler arıyor e daha ne olsun benden iyisini mi bulacaklar dedim ve başvurdum :)
İlk davet Purchasing Specialist (Satınalma Uzmanı) pozisyonu için geldi. Eğer P&G’ye ilk kez çağrılıyorsanız önce bir sınava alınıyorsunuz. Bu neredeyse tüm şirketler için rutin bir uygulama haline gelmiş durumda. O kadar çok şirketin sınavına girdim ki hangisinde ne soruluyordu ayrıntılı hatırlayamıyorum. Aklımda kaldığı kadarıyla hepsinde grafikli sorular ortaktı ama grafik dediysem gözünüz hiç korkmasın. Gerçekten kolay grafikler, orada amaç ‘görsellerden de sonuç çıkarabiliyor musunuz ya da grafik okuyabiliyor musunuz?’ bunu değerlendirmek. Bu soruları istisnasız herkes ama herkes yapar. Bunu şirketler de inanın biliyorlar. Bu soruların sorulmasındaki amaç ne kadar hızlı olduğunuzu ölçmek. Hızlı olan kazanıyor.
Bana da ilk telefon sınav daveti için gelmişti. Gittim, görünüşleri oldukça küçük gösteren bir oda dolusu adam ile sınava girdim. Sınavlarda süre sıkıntısı kolay kolay yaşamam, bir sürü kişinin erken çıktığını hatırlıyorum. Bu sınavlara girip sırf sıkıldığından ‘eeehh başlarım beee bunlarla mı uğraşacağım‘ diyip çıkan bir sürü insan oluyor. Onlardan olmayın, baktınız yapabiliyorsunuz devam edin mülakata davet edilme şansınızı heba etmeyin.
Sınavdan birkaç gün sonra bir telefon; sınavda başarılı oldunuz sizi mülakata davet etmek istiyoruz, iletişim bilgilerini başvurunuzda belirttiğiniz mail adresinize yolluyoruz. E peki buraya kadar her şey güzel. Belirtilen saatte mülakat yerine gittim. İki beyfendi beni yuvarlak bir masanın olduğu, her yeri Prima, Orkid gibi P&G markalarının reklamlarının süslediği bir odaya aldı. İlk mülakat kolay: kimsin, nesin anlat, biraz da İngilizce konuşalım (amaç konuşma becerinizi ölçmek ama rahat olun şimdiye kadar mülakatlarda hiç kimsenin şakır şakır konuştuğunu duymadım daha. O ağdalı, ağır, sert İngilizce teleffuzu P&G elemanlarında bile barizdi). 1 saate yakın sürmüştür en fazla, sonra çıktım gittim. Tabir-i caizse dananın kuyruğu ikinci mülakatta kopar.
Sınavı geçtiniz, ilk mülakatta da anormal bir çıkıntılık yapmadıysanız ya da ezik bir profil sergilemediyseniz ikinci mülakata çağrılırsınız. Bu sadece P&G için değil tüm şirketler için böyledir. Birkaç gün sonra ikinci mülakat davetini aldım. Hatta süreç ne kadar hızlı ilerliyor diye şaşırmıştım.

Bu defa 3 kişi var karşımda. İki erkek bir kadın. Benim mülakatımda solda oturan göbekli amcamız belli ki yıllardır şirkette. Zaten sonra müdür olduğunu öğreniyorum. Ortada oturan en az 3 yıllık elemandır, müdür olanla aynı departmanda ya da birlikte çalışılan bir departmanda görevli olur, üçüncümüz ise malum.. Mülakatlarda kenarda oturan o kadınlar hep İK’cıdır. Güya diğerleri sizin işe ne kadar uygun olduğunuzu ölçmeye çalışırken hanımefendi de sizin iletişiminize, giyiminize, tavırlarınıza vs bakar. P&G’de çalışanlar adaylardan mükemmel bir İngilizce’ye sahip olmalarını isterler. Haliyle biz de onların öyle olduğunu düşünürüz değil mi? Hah işte ben de öyle zannediyordum ama gerçek bununla pek örtüşmüyor. En solda oturan beyfendi ‘biraz İngilizce konuşalım’ diyor. Konuşalım konuşmasına da adamın İngilizce’si en fazla orta-üst seviye. Telaffuz desen felaket ötesi. ‘Bana mı öyle geliyor olm İngilizce’si kötü olamaz adam P&G’de müdür’ diyorum ama yurtdışından döneli 1 yıl bile olmamış ki telaffuzum için de herkes ‘Türk olduğun hiç belli olmuyor’ der. Sonra bir kelime duyuyorum ve İngilizce’nin pek de mattah olmadığı fikrinden emin oluyorum. Adam bildiğin ‘fundamental’ diyor, yazıldığı gibi, hiç kasmamış sanırsın kelimenin aslı Türkçe de Türkçe’den İngilizce’ye geçmiş :)
Onlar da bana kimim nerde okudum stajdı iş tecrübesiydi bunları sordular. Güzelce anlattım. Onların da tavırları normaldi beni ne gerdiler ne de ‘ne bu gevşeklik’ dedirtecek bir şey yaptılar. İşi güzelce anlattılar, ne zaman başlanacağını söylediler, kariyer yolundan bahsettiler vs her şey olumlu gidiyor. Öyle ki o dönem Avrupa’da oturuyordum, iş Anadolu’da olduğu için (Gebze fabrikada da olabilir emin değilim) servis güzergahını, nereden bineceğimi bile konuştuk! En son sözün tükendiği yerde birbirlerine baktılar bizim için her şey olumlu siz de istekli görünüyorsunuz dediler. Sadece birkaç gün sonra Kurban Bayramı’ydı. Bayram tatilinden sonra beni arayacaklarını söylediler. Bu kadar olumlu görüşmenin sonrasında ne mi oldu? Çok basit, aramadılar :)
Aradan birkaç yıl geçti, ben çoktan çalışmaya başlamışım bir telefon daha. Bu kez pozisyon işin finans muhasebe kısmı ile ilgili. Muhasebeden hiçbir zaman hoşlanmadım ama ‘aradan birkaç yıl geçti paslandım mı acaba’ diyip görüşmeye gittim. Beni gelir gelmez sinir ettiler. Adamlar işten izin alıp geldiğimi ve gecikmemem gerektiğini biliyor. Söyledikleri saatten 5 dk önce gittim, danışmadaki görevli ilgili kişiyi arayıp geldiğimi haber verdi, 5 dk sonra sizi alacaklar dedi. Tamam dedim ama bekle bekle arayan soran yok, zaman tik tak atıyor, gidiş vaktim yaklaşıyor. Bir kere daha arattım yine aynı hikaye. 25 dk sonra ‘lütfen arayın alıyorlarsa alsınlar almıyorlarsa ben işe dönmek zorundayım’ dedim ne hikmetse hemen içeri çağırıldım.Yine birinci mülakat, bir hanımla görüşüyorum, bana mevcut işimi soruyor. Anlatırken finans muhasebeden ne kadar uzaklaştığımı ve aslında işimi ne kadar sevdiğimi fark ediyorum :) Fazla uzun sürmüyor, çıkmıyorum.
Bir hafta sonra yine telefon, ikinci mülakat daveti. Yine aynı düzen, üç kişinin karşısındayım. Soldan sağa iki erkek ve bir kadın oturma düzeni. Kadın karnı burnunda hamile bir İK personeli, mülakatta doğurur mu gibi saçma sapan sorular geçiyor aklımdan. Soldaki adamın ilk mülakatımda ortada oturan kişi olduğunu hatırlıyorum. Ortadaki daha tecrübeli olan adamsa son derece lakayt. Saniyede aklımdan ‘Ne gevşek adam bu be’, ‘ben bununla beraber çalışırsam kesin kavga ederim’, ‘bu daha mülakatta böyleyse çalışırken kim bilir nasıldır’ gibi cümleler geçiyor ve mülakat bariz şekilde negatif başlıyor. Hem zaten işimin olmasının verdiği rahatlık, hem muhasebe görevini istememem, hem de ortamdaki hava benim de ‘çok da tınnn’ moduna girmeme neden oluyor. Değişmez sorular: bize kendini anlat (bu soruya her seferinde elindeki CV ne olm soru sorsana diyesim geliyor), işini anlat vs diyorlar.
Bu arada ben yavaştan gerilmeye başlıyorum zira ortada oturan adam durmadan esniyor! Mülakat sabah 9’daydı tamam uyanamamış olabilir ama bu benim sorunum değil. Kendine güvenmeyen sabaha mülakat koymasın, ben sıfatımı düzeltip geliyorsam sen de geleceksin arkadaşım demek istiyorum ama tabiki diyemiyorum :)
Kariyer yolunu soruyorum, aldığım cevaplardan hiç memnun değilim zira mevcut şirketimde işine saygı duyulan ve güvenilen biri olduğumu düşünüyorum. Duymaktan pek de hoşlanmadıkları bir cevap veriyorum: Kusura bakmayın ama sizin sunduğunuz kariyer yolu bu ise işimden istifa ettiğime değmez, orda daha kısa sürede hem yükselirim hem daha çok kazanırım siz bana bunları vaddedebiliyor musunuz? :) (oooohhh iyi ki de demişim, ağzıma sağlık)
Mırın kırın ediyorlar, onlar da tabiki bu cevaptan hiç memnun değil ve beklenen son.. Tabiki aramıyorlar ama bu defa cidden hiç de umrunda olmuyor.
Hiçbir mülakata kendinizi o işi kesin alacakmışsınız gibi hazırlayarak gitmeyin derim. Sonunda siz o kapıdan çıkınca insanlar günlük hayatına döner üzülen siz olursunuz. Her mülakat işe giden yolda değerli bir tecrübedir. Asla kayıp gibi görmeyin ve vazgeçmeyin. Vazgeçmeyince bir zamanlar benim P&G için dediğim gibi ‘ah inşallah işe alınırım’ dediğiniz şirketlerden çok daha iyi bir şirkete girebilir, üstüne bir de sevdiğiniz işi yaparak hayatınızı kazanabilirsiniz.
eyvahmulakatimvar@gmail.com
Pfizer'de sınav ve mülakat tecrübesi
3M / Sodexo: Kendi elimle kaçırdığım iş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder